19 Ocak 2010 Salı

Hayatımızın niteliğini, öğrenme biçimimiz belirler:


Hayat bilinenin aksine duyarlı ve bizimle devamlı surette muhatap olmaktadır. Onu yaşayan bir canlı olarak görüp onunla ilişkimizi her an sorgulamak, düzenlemek ve karşılık vermek mecburiyetindeyiz. O bize kendisinin gerçeklerini sunma, bize öğretme ve eğitme konusunda caba sarf eden bir öğretmen gibidir. Bunu görmemezlikten gelmek, yaşadıklarımızdan ders çıkartmamak ve ibret almamak giriştiğimiz bu kişisel eğitimimizde bize zorluklar çıkartacaktır. Hayatımızla olan ilişkimiz bizim bakış açımıza göre şekillenir. Nasıl bir hayat yaşıyorsak sorumlusu kendimizdir. Öğrenme biçimimiz bu konuda ki yeteneğimiz nasıl bir hayat yaşayacağımızı belirliyor. Kendimizi ve yeteneklerimizi geliştirerek ona cevap vermek zorundayız. Hiçbir anını görmemezlikten gelmemeliyiz. Ve zamanında yapamadığımız davranışların veya tüm gecikmeli yayınların (bizimle kalan lanetlerin) daha sonraki anlarda bizim ona karşı farkındalığımızı azaltacağını, sorunları bir hamal gibi bir sonraki ana taşıyacağımızı ve bu gecikmeli yayının veya bir başka deyişle duygusal zekânın bize sorun çıkartacağını bilmeliyiz. Göremediğimiz anlar gafil olduğumuz anlardır. İyi bir öğretmen ve eğitici olan hayat bunu bize öğretmek için tekrar caba sarf edecektir. Ta ki bunu fark edip, ders çıkartıp bir daha tongaya düşmemek için öğretinceye kadar devam edecektir. Zaman zaman hayatın kendisi ile sorunlarımız olur. İşte bu anlarda göremediğimiz veya görüp düzeltmediğimiz davranışlarımızı yeniden sorgulayıp olayların farkına varıp duruşumuzu, ona bakışımızı ve yorumlayışımızı (paradigmamızı) değiştirmeliyiz. Aksi takdirde bize davranışı değişmeyecek, sorunların içinde bocalayıp anlamsız davranışlar sergileyip çözümsüz kalacağız. Bizim hayata karşı duruşumuzun sebep olduğu bu problemler ibret alınmasını ve çözüm üretilmesini bekleyen handikaplarımızdır. Yaşadığımız olayları tam anlamıyla anında farkına varamadığımız için doğru ve gerekli müdahaleyi zamanında yapamadığımız veya yapmadığımız için hayat öğretme biçimlerinden birini –ki tercih ettiğimiz biçimdir bu- bize sunuyor. Herkesin öğrenme şekline göre hayat bize kendini ve gerçekleri sunuyor. Bu o kadar hassas bir noktadır ki, öğrenme biçimimizde aslında farkında oluşumuzla alakalıdır. Kendimizi ve tükettiklerimizi değiştirerek, hayata aç gözlerle bakarak, hep öğrenmeye odaklı davranarak, bilincimizi aktif tutup farkındalığımızı arttırabiliriz. O da bize karşı duruşunu gösterme ve öğretme şeklini değiştirecektir. (ne ekersen onu biçersin).

Hepimiz aslında yazarlarız. kendi kitabımızı tercihlerimizle yazarız. Bazen de yazdıklarımızı okuruz. Hayatımızı okuruz, bizim yarattığımız, sorumlu olduğumuz hayatı soluruz. Tüm satırlarını anlayıncaya kadar tekrar ederek okuruz. Ne kadar olgun olabilirsek o kadar anlayışlı olabiliriz. Ne kadar anlayışlı olabilirsek o denli bilinçli olabiliriz.

Hayatı anlamanın birçok yolu vardır. Belki bunlardan en önemlisi en kesin ve neti öncelikle kişinin kendisine olan inancıdır. Sonra bu inandığımız gerçekleri hayatımıza uygulamamızdır. Doğru davranışı bulmak, doğru davranışı yaşamak ise inandığımız doğruyu yaşamaktır. İnandığımız gerçekleri yaşamaya başladığımızda uygun davranışı yapmış oluruz. Bu davranışların arkasında durmak gereklidir. Ve belki de bütün bu aşamalardan en zoru yaptıklarımıza, inancımıza, davranışımıza ve bu davranışımız arkasında duruşumuz yüzünden başımıza gelenlere sabretmek, istikrarlı durmak bizi başarıya getirecek ve gerçek anlamda kitabımıza ne yazdığımızı bilen içsel ve dışsal bilince vakıf kişiler yapacaktır.
KZ

1 yorum:

  1. Kitabımızı en güzel ve en itinalı yazmak dileklerimle...

    Olgun, anlayışlı ve bilinçli olmak dileklerimle...

    Hayata aç,öğrenme odaklı bakabilip bilincimizi açık tutabilmek farkındalığımızı artırabilmek dileklerimle...

    Yazınız için elleriniz, zihniniz, bedeniniz vb. dert görmesin dileklerimle...

    YanıtlaSil