24 Haziran 2025 Salı

Dert Ülkesinin Bekçileri

 

Dert Ülkesinin Bekçileri

Yol ve yolcu…
Birbirinden ayrılmaz iki hakikat. Yol, seyrin kendisidir; yolcu ise o seyre talip olan. Her biri dert ülkesinin eşiğinde nöbet tutar. Zîrâ dert, Allâh’ın kuluna nazar-ı rahmetidir. Seven, sevdiğini kendine has belâ ile terbiye eder. Ve bil ki ey yolda olan:
Sen hem yolun kendisisin, hem de yazının harfisin.

Dertsiz bir gönül, ne duanın sırrına erişebilir, ne aşkın özünü görebilir, ne de tefekkürün derin kuyularına dalabilir.
Dertsiz tefekkür olmaz,
dertsiz dua yavan olur,
dertsiz aşk kör kalır.

Dert, yolun kılavuzudur. Hakk’a giden her iz, bir yara ile başlar. Ve bazen o yara, bir sözden doğar. Çünkü söz, kalbin en gizli menfezinden çıkar, yârin bağrına saplanır.
“Gönlüm geçti dara dara
Bir sözüm kaldı yâre yara”

Aşk, kelimelerle başlar ama bazen bir kelime…
“Bütün bir aşkı mezara koyar.”
Çünkü:
“Bir kelâmın bedeli, bir ömrün pişmanlığı olabilir.”

İşte bu yüzden dert diyarının bekçiliği azizdir. Her yara, sadakatin nişânesi, her sızı, vuslata susayan gönlün zikridir.
Ve unutma:
“Yara, ışığın içeri girdiği yerdir.”

Madem yol yolcuyu çağırır,
Madem aşk Hakk’a açılan bir sırdır,
Öyleyse şunu hatırla:
“Memento mori” — Hatırla ki öleceksin.

Çünkü ölüm, her yolcunun menzilidir.
Ve dert, o menzile varan en emin rehberdir.


KZ

4 Haziran 2025 Çarşamba

Dert

 

Derdu gam kişiyi ademe götürür, adem ise Hakk’a. Öyleyse, yüreğini incitenlere dahi şükran eyle.

KZ

2 Haziran 2025 Pazartesi

Vefa ve Vefat

Vefa toprak gibidir. Zira toprak, sadık bir dost gibi, kendisine emanet edileni muhakkak karşılıksız bırakmaz.


——


Vefa Toprak Gibi, İnsan da Öyle Olmalı


Zira toprak, neyi alsa bağrına basar.

İster gözyaşı dök, ister terini akıt…

Ne verirsen ver, bir gün mutlaka hayata çevirir.

Çünkü toprak, unutmayanların lisanıdır.

Sessizdir, lakin sadıktır.


Sen de bil ki, vefa böyledir.

Kendisini belli etmez.

Görünmez.

İz bırakmaz.

Ama vakti gelince gül olup açar.

Kimseye söylemeden, gürültü etmeden döner sahibine.

Çünkü vefa, ses değil sadadır.

Bir gönülde yer etmişse, artık o gönül sıradan bir kalp değildir.


Ne bekler, ne ister, ne de hatırlanmak için çırpınır.

Zaten hatırlamak değil, unutamamaktır onun cevheri.

Vefa; gözden silinse de, gönülden silinmemektir.

Üzerine basanları bağrına basmak, incitene dahi gül yetiştirmektir.

Bunu yapabilen gönül, işte gerçek topraktır.


Ama asıl mesele burada başlar:

Sen toprağa ne verdiğini saymaya kalkma.

Çünkü mesele, toprağa ne kattığın değil,

Toprağın kendisine katılabilmektir.

Toprak olmak, kendini ona teslim etmektir.

İşte bu yüzdendir ki, hakikat bilgide değil, kendini hakikate katabilmektedir.

Bilmekten öteye geçmek gerekir.

Bilginin taşıyıcısı olmak değil, bizzat kendisi hâline gelmek gerekir.

Aynı vefada olduğu gibi;

Öğrenilmez, yaşanır.

Söylenmez, gösterilmez.

Vefa, insanın kendisini bir ahlâk haline getirmesidir.


Sakın zannetme ki herkesin toprak gibi bir kalbi vardır.

Bazısı taş gibi susar, bazısı kül gibi dağılır,

Bazısı da yağmur gibi akar ama toprağa hiç dokunmaz.

Sen, hangi halde olursan ol, toprak ol.

Gülün de dikenin de yükünü taşı,

Ama karşılık bekleme.

Zira toprak, ne verdin diye sormaz;

“Sen bana katıldın mı?” der.

İnsan da böyledir:

Hakikatten ne aldığını değil,

Hakikate ne kadar karışabildiğini düşünmelidir.


Unutma:

Vefa, kendisine yapılan iyiliği değil, gönüle düşen izi hatırlar.

İyiliğe iyilik zaten sıradan,

Asıl olan, hatırlamayana da hatır etmektir.

Ve bu hâl, bilinen bir meziyet değil, olgun bir teslimiyettir.

O zaman vefa kemale erer.

O zaman toprakta gül biter.

Ve sen artık bir “bilgin” değil, bir “bilge” olursun.


Şimdi sor kendine…

Ne taşıyorsun içinde?

Hafızanda isimler mi var, yoksa gönlünde izler mi?

Biri unutulmaya, diğeri hatırlanmaya mecburdur.

İz taşıyanlar susar.

Ve sadece gerektiğinde açar çiçeklerini.

Tıpkı toprak gibi.


Sen sus…

Ama susarken büyüt içinde olanı.

Çünkü vefa, bağırarak değil, bağrına basarak yaşanır.

Ve hakikat, bilgiyi taşıyana değil, kendini ona katanadır. 



قُلْ إِنَّ صَلاَتِي وَنُسُكِي وَمَحْيَايَ وَمَمَاتِي لِلّٰهِ رَبِّ الْعٰلَمِينَ


“De ki: Duam (niyetim) ve amelim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi Allah içindir.” (En‘âm, 6/162)

KZ