14 Kasım 2025 Cuma

Boş bir odadaki ayna, kime ne fayda!


Aynanın Sessizliği ve Kalbin Aynası Üzerine

Boş bir odadaki ayna, kime ne fayda!
Zîrâ ayna, mâhiyeti gereği ancak karşısına dikilenin sûretini aksettirir. Lakin odada bakan olmazsa, ayna susar. Aynada görünen hayaldir amma, bakan olmazsa hayal de olmaz. İnsan da böyledir. Kendisine bakmadıkça hakikatin cilvesi tecellî etmez, nefsin vehimleri ise aynayı istila eder.

Nitekim hikmet ehlinin dediği gibi:
“Kalb, Hak ile dolmazsa, nefsin sûretlerini yansıtan bir aynadan başka nedir ki?”
Kalb, boş bırakıldığında nefsin hevesi, arzusu ve vehmi onda birer şekil hâlinde dolaşır. Böylece insan, kendi içinden yükselen gölgeleri hakikat zanneder. 

“Kalb, hakikati kabule meyyal latîf bir cevherdir; döner, değişir, yönelir.”

Demek ki kalbin nereye yöneldiği, aynanın kime hizmet edeceğini belirler.

Kur’ân-ı Kerîm de bu hakikate apaçık bir delil gösterir:

وَفِي أَنفُسِكُمْ أَفَلَا تُبْصِرُونَ

“Kendi nefislerinizde de nice deliller vardır; görmez misiniz?” (Zâriyât, 21)
İnsan, kendi nefsine bakmadıkça o delilleri fark edemez; aynanın sessizliğinde gizlenen hakikati işitemez.

Bu sebeple:
“Hakikat, ancak talibi varsa görünür.”
Zîrâ talip olmayan gözde basîret açılmaz; aynanın ışığı da, kalbin cilâsı da boşa çıkar. Ayna, boş bir oda için ne ise; hakikat de talibi olmayan gönül için odur.

“Aynada ne görürsen gönlünde odur aslında, 
Gönlü boş olanın aynası da bomboş durur yanında.”

Gönül boşsa, ayna da boş görünür; gönül doluysa, ayna da hakikatle parlar.

Ayna hayal gösterir, fakat hayalin doğması için bir bakan lâzımdır. Kalb de Hak ile dolmadıkça, hakikat aynada görünmez. Odadaki boşluk, gönüldeki boşluğu; aynadaki sessizlik, hakikate yönelmeyen nefsi işaret eder.

Hakikati arayan için ayna bir yol olur; aramayan için sadece bir cam parçasıdır.

KZ