Kaptanın Sözleri

"Söylediklerimiz ile gerçekten tanınmış olsaydık çoğumuz aziz olurdu." 

"Dermanın dert olduğunu bildiğin an huzurlu olursun." 

"Ancak canlılar farkın ne olduğunu kavrayacak kadar farkındadırlar." 

"Bilmek; bir şeyin ne olmadığını bilmek kadar bilmektir." 

"Ne kadar diriyseniz o kadar farkındasınızdır."

"İnsanların çoğu mükemmelden kaçar çünkü kendini ona layık görmez." 

"Hayatamızın niteliğini öğrenme biçimimiz belirliyor." 

"Ancak kendi yüreğine korkusuzca bakabilen başkalarının yüreklerine derinlemesine bakabilir ve onlara şefkat gösterip merhamet edebilir. İnsanlar insanların yaptıklarına bakıyorlar yüreklerine bakmak cesaret ister.” 

"Her saniye 10 üzeri 43 kere yeniden yaratılıyoruz, gerçekleşiyoruz" 

"Zamanı kovalayarak veya koşuşturarak yakalayamazsın. Bırak o seni yakalasın..."

"Kişi gerçek mükemmeli gördükten sonra gayrısı ile alakalı olmaz. O kadar mükemmel ki icraati ortada kendi gizli." 

"Yitiklerin en kötüsü farkında olmadıklarındır." 

"Gerçek sevgi sadece yalındır ve beklenilmeye değerdir." 

"Gerçek sevgi beklemektir. Gelmeyeceğini bildiğin halde gelecekmiş gibi beklemektir. " 

"Bir kurumda çalışan kişinin size göstermiş olduğu hizmet kalitesi esasen kendine duyduğu saygı ve değerin size iz düşümünden ibarettir." 

"Gelişim için paylaşmak zorundayız." 

"Değişen yüzlerde değişmeyeni görebilmektir belki de aşk." 

"Her şeyin değiştiği bir evrende değişmeyeni görmek onu fark etmektir." 

"Farkındalığımızı ihtiyaçlarımız, ihtiyaçlarımızı ise paradigmamamız (inancımız, kafa yapımız kısacası o ana kadar bizi taşıyan mevcut bilincimiz) belirler." 

"Hizmet... varolmamızın bedeli." 


"Çok şeyler yaşadığımı iddia edecek kadar genç değilim. Lakin dünyanın bizim paradigmalarımızla şekillendiğini bilecek kadar da yaşlıyım." 


"Her varoluş bir ölüştür. Ayrıca her hareket bir yok oluştur."


"Başına neyin geldiği değildir önemli olan, onu nasıl kucakladığındır. Makûs kaderine küsüp oralarda telef olabilirsin."


"İnsanın yaratılış amacı "HEP" olmasıdır. Bunun yolu "HİÇ" likten geçer. Bu yüzden "HEP" olmayı arzulayan bir "HİÇ" im." 


"Güçlü insanlar yalan söylemezler, çünkü yalan acziyetin delilidir." 


"Dinlemesini bilmeyenler anlayamazlar." 


"İnsan ya ibret alan olur ya ibret alınan." 


"Dünya zaten önceden bildiğini deneyimleyerek hatırladığın yerdir." 


"Kendiyle derdi olmayanın derdi saymakla bitmez. Kendiyle derdi olanın gözü başka dert görmez."
 



"Bu sözleri akılda tutmaya takat yetmez, Dilden gönle inmeyince gözler görmez"



"Nerede idrak ediliyor isen oradasındır." 


"Aklın sınırı, gönlün sızısı vardır."

"İnsan bir diğer insanın eksiğidir. Bir araya gelince tam olur."

"Bir canan olmadıkça candan vazgeçilmez."

"Hayatta kimseyi kişinin kendisini incittiğinden fazla incitemezsin."

"O'nda kalacaksın ki anda kalasın"

"İnsanlar sizi dış güzelliğinizle karşılar, iç güzelliğinizle uğurlar" 


"Yaratılış yüzünden parçalanmış gerçekliği birleştirmektir, TEVHİD"  


"İnsan burada (dünya) dinsiz ise orada (ahiret) dindar, burada dindar ise orada dinsiz olacaktır."

‎"Ancak Tanrı ahlakıyla ahlaklananlar sahip olduklarını başkalarıyla paylaşırlar. Nitekim tek olan O iken bizleri yaratmış saltanatını bizlerle paylaşmıştır."


"Ancak benliğinin mahkumiyetinden kurtulan insanlar Hakk'a teslim olabilirler."


"Özgür olmak: Kendi özünde gür olmak demektir. Kendi özünde gür olmak; kendi gerçeğini, özünü görmek demektir. Özgür(özü gör); Karmaşık ve çokluktan arı yalın olanı, basit olanı görmektir." 


"Kul olmayı idrak ettiren ameldir, ibadet"

"Tanrı insanın batınında zahir olur."

"Burası alemi-i imkan burada mümkün olacağız, başak bir yerde değil."

"Ne zaman kitaplardan öğrenmeyi bırakırız, o zaman gerçek bilgiye sahip oluruz."

"Fenalık krizi değil bekalık krizi yaşa"

"Nerede bir zorluk var orada "benlik", nerede bir kolaylık var orada "Rahman" vardır"

"Yüreğinde maksat taşımayan haliyle gerçeğe can verendir, aşık"


"Yaradılış, Yaratılış, Yar atılış, Yarıp atılış veya Yâr ediliş, bunun neresinde yoktan var ediliş vardır anlamadım..."


"Başkalarına söylenen her ağır söz, aslında kişinin kendi yüreğine hançer saplamasıdır."


"İnsan olarak doğulmaz, insan olunur."


"Edep; insan olmaktır, kişinin kendisiyle(enfüsi), parçayla(eşyayla) ve bütünle(kâinatla) yani afakla ve elbette ki HAKK-Hakikatle kurduğu ünsiyettir. Bir diğer deyişle bakmanın ve görmenin yani bakışın fıtrattan aşina olduğu haldir ki bu halka hizmetin Hakk’a hizmet olmasının idrakidir. Ahlakın altın oranı ve kâinatı bir noktada toplayarak TEVHİD’e erme halidir."

"Edep tevhidin tahakkuku esnasında ortaya çıkan haldir."

"Hata kulun aczinin ispatıdır. Ancak onu telafi etmek de ayni kulun yeteneğinin sağ duyusunun ve becerisinin ispatı olmaktadır. Kaliten özründe belli olur."

"İyi niyetin önüne ne geçebilir ki!"

"Bir özür, bin kapıyı açar."

"Namaz; beşeriyet tarafinı terbiye ederken insaniyet namına Allah ile mülakattır."

"Ruhun illede bir gıdası varsa o da Allah'i hic hatırdan çıkarmamaktir. Çünkü kalpler ancak Allah ile tatmin olur."

"Aşk, tarifi imkansız olan ancak gösterebildiğin bir haldir.  Tanımlayamadığın ama tanıttığındır."

"Çay demlenir içilir, kalp demlenir seyran olur, kalbi fuada inkılap eden AŞIK olur kaybolur."

"Afak ile enfusu bir ettim mı ortaya Hakk çıkar daim. Gönül ile bir ettimmi ecsami işte, vuslat vaki olur Aşık'a."




"Bilmek gerekmiş, bilmekte yetmez İrfan gerekmiş, irfanda yetmez aşk gerekmiş, aşkta yetmez edep gerekmiş illa edep illa edep gerekmiş."

"Söz bir kuş misalidir. Nefsten çıkarsa başka bir nefse, yürekten çıkarsa başka bir yüreğe konar."

"Özü bilmek icin özü bilemek gerektir ilk evvela."

"Sorguladığımız kavramlar bizim niteliğimizi belirler. Nitelendirerek, etrafımızı anlamlandırma çabamız bizi de manalandırmaktadır."

"Bazen bütünü görmek esas mesele olur bazen detayı. Neyin nereye saklandığı ise bir muammadır."

"Hakk'ı zikretmeyen varlık sahasında vücut bulamaz ki?"

"Kızmak serbest darılmak yok. Çünkü darılmak dar olmaktan kaynaklanıyor. Dar olmak çapı küçültmektir. Halbuki bizden istenilen tüm aleme sirayet etmemizdir. Bu sirayet ancak genişleyerek, kaynaşarak ünsiyet ederek gerçekleşir."

"Sorduğun sorunun cevabını alamıyorsan sorun sendedir. Çünkü halis bir niyetle sorulan her sorunun cevabını vermek icin tüm kainat harekete geçerek sana hizmet eder ve cevap sana gösterilir. Tüm soruların cevaplarının sende olduğu gösterilir. Cevapların afakta gösterilmesi seni yanıltmasın afakta her ne varsa enfüsün yansımasıdır. İdrak mahalli enfüstür. Yani sensin. O yüzden tüm soruların cevapları insanın anlayışı, bilincindedir."

"Nasıl ki aynaya bakarak kendimizi görebiliyorsak, afaka bakarak enfüsümüzü görürüz. Afak bize ayna olmuştur."

"Burada sıratı geçen muhakkak orda da sıratı geçer. Burada sırat edep köprüsüdür ki beşeriyeti insaniyete taşır. Karşıya burda geçtiysen korkma orda da geçersin."



"İnsan aczinin farkındalığı kadar farkındadır, veya aczinin farkında olduğu kadar kıymetli ve erdemlidir."
"Arayanlar bulamazlar lakin bulanlar aramışlardır (aranmışlardır)"

"Afak ile enfus birleştiğinde Hakk ortaya çıkması gibi insanin da iki ciheti vardır. Biri latiftir gözle görülmez alemi kudrete zaptı rabt edilmiştir. Diğeri de kesiftir madde alemine rapt edilmiştir. İki halet birleştiğinde ünsiyet doğar ve insan olur."

"Aynasız bir dünya düşün kendini asla tanıyamayacağın bir dünya olurdu bu. Nasıl ki insanların yüzlerini görmek için onları tanımak gerek tanıyabilmek için bakmak gerekse kişi kendi yüzünü tanıyabilmesin için kendine bakması gerekeçekti. İşte insan kendi yüzünü tanımak için aynaya ihtiyacı varsa kendi manasını merak eden insanlar da kendi manalarını gösterecek birer aynaya ihtiyac duyarlar. Mana aynamız olacak insanlar Allah nasip etsin. Âmin."

"Bedenin secdesi alınla olurken, yüreğin ki ise her an HAKK'LA olmakla olur."

"Rabbim beni dünyada zikrinden, ahirette affından, cennette de cemalinden mahrum etme, çünkü bunlar ancak seninle guZel olur. Âmin."

"Allah "Kün" dediği anda, manadan madde yapmaktadır. Bu olayı "Yoktan var etti." diye anlatmaya çalışmak hatadır. Çünkü, yoktan var olmaz. Var olan, manada var olandan meydana gelmiştir. Mana ise Allah katındadır. Allah'ın ilmi ne artar ne azalır. O yüzden birşey dilediğinde (irade ettiğinde) irade ettiği o şeye "Ol" der yani yaratmadan önce onunla muhatab olur. Muhatab olduğu o şey varlık sahasında nerededir? İndallah'tadır. (Allah katındadır.) Demek ki yoktan bir şey yaratılmıyor, yaratılan her şey Allah'in ezeli ve ebedi bilgisinden varlık sahalarına intikal ediyor. Esasında varlıkların bir sürü sahası vardır. Asıl ve ilk saha Allah katındakidir. Nitekim İmam-ı Gazali hazretleri bu konuyu ifade etmek için "Yokluk yoktur." demiştir."

"Uruç su misalidir. Su buhar olur yücelir, sonra yoğunlaşır su olarak düşer. Hubut gerçekleşir. İlk düşüş nüzul dur ilk ve her çıkış ise uruçtur."

"Kendini kendine isbat edemeyen kimse, herkese kendini isbat etmeye çalışır."

"Beşer siner, insan ünsiyet eder."

"Özlem müminin tuzu, aşığın aşıdır..."

‎"Bir saati olan saatin kaç olduğunu bilir. İki saati olan asla emin olmaz." şimdi bir bak bakalım kaç saatin var yüreğinde. Sonra huzur arayıp durursun..."

"Dil Allah'ın en büyük nimetlerinden ve ince sanatlarının en mühimlerindendir. Dilin kendisi küçük olmakla beraber gerek taat ve gerek isyanı büyüktür. Cirmi küçük, cürmü büyüktür. Zira kulun küfür ve şehadeti ancak dilindeki ifadeden anlaşılır.  Dil ya hak ile konuşur veya batıl ile. Bundan dolayı dil kulun imtihanının nevini belirler ve bu da iki şekilde olur. Biri Allah'ın Cemal sıfatıyladır ki bu kulun her şeyi yaradana havale ederek mütevazı sözlerinin sonucu olur, kul boyundan büyük lakırdılar etmez ve imtihanı kolay kılınır. Öteki ise Allah'ın Celal sıfatıyla olur ki burada kul iddialı, kibirli sözlerle bunu celp eder. İmtihani bihayli zor olur. Böylece kul kendi imtihanının nevini belirler. Kul ağzından çıkan söze bakarak selameti icin sözünü  tartarak söylemelidir.  Sükutun faziletini Hz.Peygamber
Söyle ifade etmiştir.
'Sükut eden kurtulmuştur.' (Tirmizi)
'Sükut hikmettir. Ancak uygulayanı azdır.' (Ebu Mansur)
En çok neyimi sakınayım diye soran birine de Fahr-u Kainat Efendimiz eliyle dilini göstermişlerdir. Ayrıca Hz.Muhammed 'Vücûdun her parçası ehemmiyetine binâen dilden Allah'a şikayet eder.' buyuruyor, dil bu denli önem arz ettiğinden dikkate şayandir."

"Lütfen kimseyi tenkit etmeyin, tenkit ettiğiniz hal üzre ölmekten korkunuz. Hakk razı olmasa yaratırmıydı bizi bir düşünün, demek ki bizden razı. Peki biz Allah'tan razımıyız. İstemediğimiz bir durumla karşılaştığımızda neden çatarız kaşlarımızı"


"Allah kulu icin bir şey murad ettiğinde, kul o şey için duaya başlar. 
Dua Allah'a bir tarif değildir. Kulda bir inkişaftır. "Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz." ayeti celilesi bunu gayet bedihi bir şekilde açıklar.Kuldaki inkişaf ne istediğinin veya ne istetildiğinin bilincine varmaktır."


"Hiç kendini anlayıp bilmeyen, Allah'ı anlayıp öğrenebilir mi? Peki insanlarla ve tüm kainatla ünsiyet edemeyen kendini anlayıp bilebilir mi?"


"Yargılar yargılananları değil yargılayanı yargılar. Yani 
Yargılar yargılananları yargılamaz, yargılayanı yargılar."


"Kalpler çoktur,talebi tektir.  Gönül birdir lakin talebi çoktur. Kalbin talebi zikrullahtır, gönül ise Hakk'a ait olduğundan her kulda farklı taleplerle tezahür eder..."

"Ahkam-ı Şeriya temelindeki büyük sebeplerden biri halkın gün içinde Rabblerini unutmamalarını sağlamaktır, ve tabi ki insanın kendisi ve evrenle kuracağı ünsiyetin miktarını tanzim eder ki kul ne şekil de hangi kıvamla madde alemiyle ünsiyet kurabilsin."

"Takva; bir işin maksimum kalitede, özenerek ve itina ile yapılmasıdır."

"Maddeyle ünsiyet kuramayan manayla ünsiyet kuramaz. Madde somuttur somut olanlarla ünsiyet kuramayan soyut olanlarla nasıl kurabilir ki? Maddede hasbelkader bir nesneye yaklaşabilirsin ama manada rastgele gerçeğe yaklaşamazsın. Maddede bir hareket söz konusudur. Mana da ise bir terakki vardır, rastgele olamaz. Terakki bilinçle gerçekleşir. Bilinç ise tesadüfler sonucu oluşmaz. Tevafukla bilinç insicam eder. Kelime anlamı ittifakla aynı kökten gelmektedir. Bir şeyin tevafuk olması demek; uygun gelmesi veya imtizac etmesi anlamına gelmektedir. Bilinç tarafından oluşturulan tevafuklar sayesinde tekâmül gerçekleşir."

"Maddeyle ünsiyet demek maddeyi imar etmek demek.  Mana ile ünsiyet demek hakikate ermek demek. Hem madde hem mana ile ünsiyet demek tevhid etmek demektir."

"Nefsini terbiye edip, beşeriyetini ıslah ettiğin kadar insansın. Muhakkak ki kendini arındıran kurtulmuştur."

"Semavat (semalar) dan kasıt iç alemimizdir. Yani enfüstür. Arzdan kasıt ise maddedir. Bu evrendir. Beşer iki denizi birleştiren olan insanın ilk basamağıdır."

"Cahiller yorarlar ve yorulurlar, bilgeler ise sadece tanık olur veya irşad ederler."

"Yorum yapma yani yorma, yorulma."

"Sonuçla uğraşma, süreçler uğraş. Çünkü son'un "uç"u Hakk'ın elinde onu düşünmene gerek yok."


"Aklın sınırı var gönlün ise sızısı. Sınırlı olan secim yapmak zorundadır. Gönül ise ancak râm olur, tercih yapamaz."

"
Islah olmuş bir nefisten daha nefis ne ola ki?"

"İnsan beşerin yontulmuş halidir."

"
Ancak Allahın subuti sıfatlarıyla ahlaklanınca Allah'ın zatına sevdalanırsın."

"
Bir şey olacaksa, olacağının en büyük delili dua ediyor olmandır. Olmayacaksa da en büyük delili Allah'a sığınıyor olmandır. İlle de olacağı varsa da olsun. Muhakkak ki bu senin hayrınadır sen bilmiyorsun."

"
Dua eksikliği varsa dünya'ya meyletmiş oluyorsun, kendinden razı olduğun için "Herkes kendi elindekinden razıdır." Sen gönlündekinden razı olacaksın ama elindekinden razı olmayacaksın. Yalvarma ve yakarma iştiyakında bulunmamak demek bu iştiyakı Allah'ın senden alması demek. Herşeyin yolunda olup olmadığını merak ediyorsan yakarışlarına bak."

"Ağız her daim söze hazırdır ve dudaksız asla konuşamaz. Dudak konuşmaya başladı mı yalanda söyler doğru da. Çünkü insan yalan söylemeye meyillidir. Ancak dudağın bir hali vardır ki asla yalan söyleyemez. O da bir başka dudağa dokunduğunda çünkü konuşmaz artık eylem zamanıdır ve kendini ifşa eder. Söz zaman zaman zihne ait olabilir, lakin öpücük sadece kalbe aittir. İnsanın iki dudağı var vuslat gerçekleştimi sükut oluyor söze hacet kalmıyor. Ancak onları ayırdın mı geçmiş olsun susturamıyorsun onu."

"Sözün çok olması zannı çoğaltır, Zannın çoğalması ferdi suçlu duruma düşürür. Sözün az olması mananın özüne delalettir. O yüzden Kelamullahın üstünlüğü yadsınamaz, Kur'an'da (yaş-kuru) her şey anlatılmıştır, lakin anlayana remzedilmiştir bu. Yoksa Kur'an ciltler dolusu kitap olurdu da insanlık nereden başlayacağını bilemezdi. Allah'ın kuluna üstünlüğü gibidir, Kelamullahı'ın diğer kelamlara üstünlüğü.


Bir şeye bakabilmek için bir yerde olman gerek. Nereden bakarsan o kadar görürsün. Bakışın yeterli değilse bakışını değiştirmelisin yani baktığın yeri değiştir. Her kesin bakışı mertebesine göredir. Kubura(heladaki çukura) insandan sorulmuş,"Duburdan (kıçtan) ibaret" demiştir. O yüzden Anlamak önemli, anlamak için bilmek önemli, bilmek için hatırlamak önemli, hatırlamak için yaşamak önemli, yaşamak için kalbin ve ruhunla bakabilmek (hissedebilmek) yani deneyim önemli. Bu sıra çok önemli, Yani Deneyimlemeksizin anlamak, Anlamaksızın deneyim olmuyor, yani Rabbim bilinmek istedi/anlaşılmak istedi bu alem-i imkanı yarattı,deneyim yurdunu, mümkün olunan yeri...

Anlamak, Anla, An ile...
Anda kalarak deneyimi yaşamak...
Yani Deneyim halidir anlamak."

"İnsanı ancak aşk paklar, temizler ve arındırır."

"Esas mesele bilinmeyeni bilmek değildir. Bilineni iyi bilmek, kavramaktir. Bilinmeyeni zaten bilemezsin. İyisimi sen bilinenle yetin. "

"Kusur gören aşık olamaz."

"
Ez-Zahir-El-Batın (Görünen-Görünmeyen anlamında Allah'ın isimlerindendir.) Sınırsızlık sınırsızdır. Herhangi belirli bir yerde var olamaz. Çünkü her yerdedir, Her yerde olan belirli bir yerde olmaz. Tanrı her yerdedir, bu nedenle Tanrı belirli bir yerde değildir. Belirli bir yerde olan başka bir yerde olamaz. Bundan dolayı kulunun kalbindedir Allah. Her yerde olan gözlerden saklıdır. (El-Batın=Allah'ın ismi) Ancak gönüllerden gizli değildir. O kulunun kalbinde Zahir olur. O ancak insanın batınında (içinde) zahir olur."

"İnsanın bilgisi artınca kendini yalnız hisseder ve her seye sinir/sınır olur. Ama ya irfanı artınca kendini bütüne ait hisseder ve her şeyi güler yüzle karşılar aracıları ortadan kaldırır ve halk batın olur Hakk zahir. "

"Doğrularının/değerlerinin/görüşlerin  prensip mi tabu mu olduğunu, ona yapılan saldırılara gösterdiğin tutum belirler. Rıfk ve Hilm ile muamele ediyorsan onlar prensiplerindir. Yok eğer saldırılara misliyle veya öfkeyle karşılık veriyorsan onlar tabudurlar.

Tabular taklidi, prensipler (re'y) ise tahkiki temsil eder. Bir değere tahkik ile ulaşırsan o senin prensibin olur, asla yıkılmaz sadece zararsizca değişebilir. Ancak sana anlatıldığı kadarıyla yetindiysen mukallit (taklitçi) olursun ve o değerler yıkıldığında altında kalmamak için bütün hiddetinle/ öfkenle onu korumaya kalkarsın. Yerine ne koyacağını bilmez bir halde.  
İnsanın taklit bardağını kırması benliğini yıkması kadar zordur. Sana anlatılanlara bir bak!  nasıl bir dünya betimlenmiş, ve empoze edilmiş. Tarif iken evren, gaye olmuş bize. Kendimizi taklit çukuruna atarak bir öncekiler nasıl yasamışlarsa öyle nefes almışız, hiç değiştirmeyi düşünmeden. Gerçekle gölgeyi ayırt eden Furkan ( Kuran'ın bir ismidir farkı ayıran, fark ettiren, farkındalık veren anlamındadır.) gönderilmişken bize evrene maddeye çarpıp duruyoruz kendimizi. 
Sonuc olarak  etrafımıza hak ettiği değeri vererek ya kudsuyoruz kendimizi  yada kusuyoruz içimizdeki hazımsızlıklarımızı."

"İlim ağyârı, İrfan yâri arttırır."

"Kitaplardan öğrenilen bilgi tasavvufun en zevksiz yanıdır. Yemek tarifi kitaplarıyla kimin karnı doymuş?"

"Aşk sahip olduğun ne varsa ondan vazgeçmektir, Yani İlim ve irfanda öğrendiklerinden vazgeçmektir. Sırra değil, Hiçliğe kadem basmaktır. Edep ise hiç olduğunu bilerek beşerle muhatap olmak, onlara ihsanla muamele etmektir.

Benlik derdi olmayanlar ya velidirler ya deli.  Deliler kendini kaybedenlerdir. Veliler ise kendini terk edenlerdir. Kendini kaybetmenin nasıllığı ortada. Kendini terk etmek ise taleplerinden ve hırslarından sıyrılmak ve arınmakla olur."

"Aşk sadece bir duygu değildir. O bir teslim oluştur. Yalın bir haldir. Zatına izafeten yok oluş, ehline veli oluş, ehli olmayana deli oluş halidir. 

Aşığın zatına göre; Kendisi yoktur. İlk safhalarında sadece maşukunu (aşık olduğunu) görür. Aşkta ilerledikçe yol aldıkca her yerde onu gördüğünden artık o da olmaz. Onu da göremeyinceye kadar bu hal onu yakar ve tevhid gerçekleşir. Maşukunu göremeyecek kadar kendini yakar yok eder. Hiçlik mertebesinin hazlarını yaşar. Ona göre seven de sevilen de yoktur. Sadece aşk vardır, seven ve sevilen sevgide tevhid olmuş bir olmuştur.

Ehline göre; Aşık maşukuna (aşık olduğuna) ne kadar veli olursa o kadar yakın olur. Bu yakınlık o noktaya gelir ki ehli o aşığa baktığında aşığın maşukunu onda görür. İkisi arasında fark görünmeyene kadar bu yakınlık yaşanır. 

Ehli olmayana göre; Deliliğin bir nevi olarak telakki edilir. Şiddetle uzak durulmaya çalışılır."

"Bu fakir ne istediyse o oldu. Müşteri biz olduk her zaman halimize. Talebin neyse o değil misin zaten. Elhamdulillah istemesini bilmek için geldiğimiz bu alemde, istemesini öğrendikten sonra Subhanım Allah'a ölmeden önce varacağız. Efendim derdi ki; "Bu alem İnsan-ı Kamil için yekpare bir zaman dilimidir. Kamil için geçmiş ve gelecek hesabı yoktur." Onun derdi yani hesabı kitabı şu andır, demdir. O yüzden o isteklerini artık irade eder. Bir nevi Vav olarak he ye tabi olmanın getirdiği keyfiyettir bu. Nahnu(Kur'an-ı Kerimde gecen Allah'ın biz dediği ifadededir.) olma halidir. Geldiğin yere dönme halinden uzak munkalib olma halidir. Rıza-i Bali ile Rıza-i Şahsinin cemidir. Kalbin fuada inkılabıdır. Vesselam..."

"Emeklerime acımam lakin verdiğim emekleri değerlendiremeyenlere acırım. Çünkü gerçek emeğin karşılığı Hakk Teâlâya aittir. "

"
Hikmet; İşin başını, sonunu, görünenini ve görünmeyenini bilmedir.
Huvelevveluvelahiruvezzahiruvelbatin"

"Affettiğin kadar ünsiyet kurarsın."

"Bekleme beklentiyi barındırır o da zamana aittir. Zamana ait herşey nefse, benliğe aittir. Benlikteki herşey fanidir. 
Hazır olmak huzurda gerçekleşir. Huzur ana aittir. An da gönle aittir Gönülde olan herşey bakidir
Huvelbaki"

"Her dairenin (devredenin) tek merkezi vardır."

"Bedeni rahatsızlığı olan hasta bir adam nasıl ki yemeğinden zevk alamıyorsa, manevi rahatsızlığı olan biri de maneviyattan zevk alamaz."