26 Haziran 2025 Perşembe

İnsan, neye razı gelirse, ona dönüşür

Bak bakalım, sen Hak ve hakikate mi razısın, yoksa sahte ve yalan olana mı?

Unutma… Kime razı isen, onunla haşrolacaksın. Sahte olanla hemhâl olan, sonunda sahte olanla beraber mahvolur. Lâkin hakikate râm olan, nurdan bir cevhere dönüşür. Çünkü rızâ, bir imzadır; kalbin attığı mühürdür. Kime attıysan, o senin âkıbetindir.


Zira gönül neye râm olursa, orada yeşerir. Tıpkı tohuma benzeyen muhabbet gibi…


“Âşık, mâşûkunu sevmez aslında. Onun kendi gönlündeki hayâldir sevdiği.” — Mevlânâ


Muhabbet kelimesinin kökü “ḥabbe”dir; o da “tohum” mânâsına gelir. Şimdi bu sözdeki hikmete nazar eyle:


Düşün ki bir “ḥabbe”, yani küçücük bir tohum;

• Toprağa düşer,

• İçinde bin yıllık bir sır taşır,

• Susuz kalırsa çürür,

• Su bulursa çiçeklenir,

• Güneş görmezse soluk olur,

• Gönül bulursa aşk olur.


İşte muhabbet de öyledir: Kalpte saklı durur.

Kimi zaman rüzgârla bir gönle uçar, kimi zaman bir bakışla, kimi zaman bir sözle gelir…

Lâkin illâ ki bir yankı bulur. Çünkü her sevda, başkasında kendi sesini duymaktır.

KZ

Ne "melem" şeysin sen gönül

"Bir gönül, en çok kendini yaktığında parlar"
İnsan, en çok iç acısıyla pişer. Acı çektikçe arınır, arındıkça gönlünde bir ışık yanar. O ışık, Hak nurunun yansımasıdır. Bu yüzden insan, ancak kendini yakarak, yani nefsini feda ederek parlayabilir.

İlgili şahsa not: Başlıktaki “Melem” kelimesi melâmetin bir tasarrufudur.. Gönül dediğin, bir yudum aşk için bin yıl yanmayı göze alan bir serdengeçtiliktir, Melâmet onun giydiği en sade ve en ağır kaftanıdır.

KZ

Ah gönül ah

Bir dost meclisinde biri demiş: “Ben gönlümü Hakk’a verdim.” Bir arif gülümseyip şöyle cevap vermiş:

“Gönlünü verdiğini sanırsın, ama hakikatte neye gözünü dikip ağladıysan, gönlün de oradadır.”

KZ