1. Kendine Kendini İspatın Zorluğu
İnsanın kendi nefsine karşı delil getirmesi, en ağır mahkeme huzurunda savunma yapmaktan daha müşküldür. Zira nefs, hem hâkim hem sanık hem de seyircidir. İmam Gazâlî Hazretleri’nin ifadesiyle, nefis insanın en yakın düşmanıdır; onun karşısında kendini haklı çıkarmak, vicdanın kılı kırk yaran terazisinden geçmeyi gerektirir. Bu terazi, başkalarınınkine benzemez; ne rüşvet kabul eder ne de göz boyamaya kanar.
2. Dışa Kaçışın Kolaylığı
Başkalarına kendini ispat etmek, nefse karşı olan bu ağır mücadelenin yükünden kaçmanın kolay bir yoludur. Zira dışarıda insanlar, sözün inceliğine, görünüşün düzgünlüğüne, hâlin albenisine aldanabilir. Ama kendi iç âleminde insan, kendi yalanına bile şahitlik eder. Bu sebeple çoğu kimse, içte hesaplaşmak yerine dışta onay toplamayı tercih eder.
3. Hikmet ve Cesaretin Ortak Noktası
Kendine kendini ispat etmek, sadece hikmetin değil aynı zamanda cesaretin de kapısıdır. Çünkü bu, kendi ayıplarını görmeyi, yanlışlarını kabul etmeyi ve onları düzeltmeyi gerektirir. Kur’ân’da:
وَلَا أُقْسِمُ بِالنَّفْسِ اللَّوَّامَةِ
“Kendisini kınayan nefse yemin ederim.” (Kıyâme, 75/2)
buyrularak, bu iç sorgulamanın ne denli kıymetli olduğu vurgulanır.